top of page
wwalls_edited.jpg

Yaşamak-4

‘"Son derece aksi, huysuz bir insan oldu sanki babam. Geçirdiği böbrek rahatsızlığı, ardından gelen ameliyat ve sonrasında birlikte yaşamaya alışmak zorunda kaldığı ancak asla kendisine yakıştırıp kabullenemediği Parkinson hastalığı onu bambaşka bir insan yaptı. Hiç birşey yapmak istemediği gibi, evin içinde de fırtınalar estiriyor adeta. Gün geçtikçe hareketsizleşen bedeni nedeniyle, yürümek bile istemiyor. Buraya gelmek sizce ona iyi gelebilir mi?"

Çok sevdiğim bir öğrencimin bu sorusuna verdiğim ‘evet’ cevabı, geçen sabır dolu yılların bana en büyük armağanıydı sanırım. Çok severek yaptığım işimin belki de en değerli, en anlamlı tecrübesi sizlere anlatacaklarım.

72 yaşında, hala dimdik, güçlü olduğu her hareketinden, her cümlesinden belli olan, gerçek bir ‘beyefendi’ vardı karşımda. Sağ tarafında başlayan titremeye kadar, bu duruşundan hiç ödün vermemişti. Ama yaklaşık 5 yıldır alışmaya çalıştığı bu titreme, bir anda yerini sessiz bir öfkeye bırakmasına sebep olmuştu.

Gençlik yıllarında profesyonel voleybolcu olarak onlarca, hatta yüzlerce kez güçlü bedeniyle

alkış almış olmalıydı. Ama şu anda sola doğru eğik duran omurgasıyla, sürümeye başladığı ayakları

ve küçük küçük attığı adımlarıyla, ‘hala aynıyım’ demeye çalışsa da hastalığına olan kızgınlığını,

öfkesini gizleyemiyordu.

2009 yılında geçirdiği bir böbrek rahatsızlığı ve ardından gelen ameliyat sonrasında,

2011 yıında sağ tarafta başlayan Parkinson nedeniyle, önce beden hareketsizleşmeye başlamıştı.

Her işini kendisi yapmaya alışık, sapasağlam bir insan için bir anda karşılaştığı bu durum,

manevi olarak da çöküşün başlangıcı olmuştu doğal olarak.

Sol ayak bileği, bu ameliyat sonrasında ‘bilek’ görünümünden daha çok üst bacak kalınlığındaydı

ödem sebebiyle. ‘Belki bir gün iner şişliğiniz’ diyerek, hiç de açıklayıcı olmayan bir cümleyle

taburcu edilmiş ameliyat sonrasında bu güzel kalpli, güzel insan…

Çalışmaya başladığımız ilk seansla birlikte, hareketlere verilen tepkiler, beden geçmişini,

hikayesini anlamama yardımcı oluyordu net bir biçimde.

Oturur pozisyondayken üst beden neredeyse hiç dik duramıyordu kalçasının üzerinde.

Sol tarafa doğru eğilmiş bedenin dengesini sağlayacak şekilde sağa doğru yaptığım ufacık müdahele,

anında şiddetli titremeyle sonuçlanıyordu. Bedenin, içeride karşılaştığı çok büyük bir direnç olmalıydı.

Bir kaç ders sonra, böbrek ameliyatının olduğu sol tarafın bu direnci uyguladığını farkettim.

Omurganın şeklinin tamamen bozulmasının da, yürümedeki aksamanın da ve  ne yazık ki

Parkinson hastalığının sebebi de içeriden, çok derinlerden gelen bu dirençti.

Kısalan kaslar, sıkışan sinirler, tedavi amaçlı kullanılan ilaçların ve ameliyatın neden olduğu dolaşım ve bedenin doğuştan sahip olduğu ezberin bozulması, 6-7 yıl içinde bütün dengenin kaybolmasına neden olmuştu.

72 yılın kulağına fısıldadığı öğretiler, kontrolsüz kullanılan güç ve karşılığında ortaya çıkan şiddetli direnç, bitip tükenmeyen bir inançla bir bir yıkılmaya başladı 9.dersin sonuna geldiğimizde.

Sol ayak bileğindeki şişlik tamamen inmişti. Bedenin sol tarafındaki kısalan kaslar esneyerek uzamış, omurgadaki eğrilik gözle görülür bir şekilde düzelmiş, küçük adımlar yerini normal yürüyüşe bırakmıştı. Ders süresince neredeyse hiç titreme hissetmiyorduk. Öğrencim uykusuz, yorgun olmadığı sürece, Parkinson da bizim için sorun olmaktan çıkmıştı artık.

‘Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Bana yeniden yaşadığımı hissettirdiniz. Müteşekkirim.’


Gözpınarlarıma gelen damlayı tutamadım bu cümleden sonra. İçimdeki sevinç, utancımı yenmişti. Yaşına, kişiliğine, rahatsızlığının kendisinde yarattığı hassasiyetine olan saygım; mutluluğuma, heyecanıma yenik düşmüştü gözyaşlarımla…

(15.01.2016)

Yaşamak-4: Text
bottom of page